Devletçilik İlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılaplar

03.08.2021
112
Devletçilik İlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılaplar
Modelistlik Kursu

Ülkelerin yönetiminde farklı ihtiyaçlara göre farklı ilkeler etkili olabilir. Bunlardan biri olan devletçilik ilkesi, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yeni bir ülkenin kurulmasını ve güçlenmesini sağlamıştır. Savaş sırasında birçok insanını kaybeden yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde, imkânlar oldukça sınırlıdır. İmkânların yetersiz olması nedeniyle halktan toplanan desteklerle kazanılan Kurtuluş Savaşı sonrasında, toparlanmak için ülkede ne özel sektör teşebbüsleri ne de hazinede yeterli para vardır. Bu nedenle devletçilik ilkesini benimseyen Atatürk, yatırımların devlet eliyle yapılmasını sağlamıştır.

Kısaca Devletçilik İlkesi Nedir? Müteşebbislerin olmadığı, özel sektörün yetersiz kaldığı ve yatırımcıların olmadığı yerde yatırımların bizzat devlet tarafından yapılmasını öngören ekonomik bir ilkedir. Devletçilik ilkesi hiç bir zaman özel teşebbüsü yok saymaz.

Atatürk’ün Devletçilik İlkesi

Atatürk’ün devletçilik ilkesi; dönemin şartlarına özel olarak yürütülen, şahsına münhasır bir yapıdadır. Bu nedenle günümüzde, devlet eliyle ekonomiye ve sosyal hayata yapılan müdahalelerle kıyaslanması doğru olmaz. Elinde ekonomik anlamda hiçbir şeyi bulunmayan bir ülkeyi kalkındırmak için yapılanlar, çok geniş kapsamlıdır.

Birinci ve İkinci Sanayi Planları

Farklı girişimler yapılmadan önce Birinci Sanayi Planı hazırlanmıştır. Bu planda yeni fabrikaların kurulumu için Amerikalı ve SSCB’li uzmanların raporlarından yararlanılmıştır. Kurulması planlanan 20 adet fabrikanın, farklı bölgelerde ekonomik bir denge sağlanacak şekilde olmasına dikkat edilmiştir. İkinci Sanayi Planı ise İkinci Dünya Savaşı nedeniyle uygulanamamıştır. Birinci plan, 1929 Ekonomik Buhranı’nın etkisi altında hazırlanmıştır. Sovyetlerden destek alınmasının nedeni de ülkenin bu buhranı hasarsız atlatmasıdır.

Sovyet ve Amerikalı uzmanların hazırladığı raporlara göre un, pamuk, şeker gibi temel gıda maddelerinin üretiminin yanı sıra petrol, kömür ve demir üretiminin yapılması planlanmıştır. Farklı sektörlerde kurulacak tesislerde ise özel sektör imkânlarından yararlanılmasına karar verilmiştir. Devletçi ekonomi anlayışıyla açılması planlanan fabrikaların birçoğu, kısa bir süre içerisinde faaliyete başlamıştır. Dışa bağımlılığı azaltma ve teknik eleman yetiştirme planları, İkinci Dünya Savaşı’nda bir miktar sekteye uğrasa da sonraki süreçte başarıyla uygulanmaya devam etmiştir.

İlginizi Çekebilir: Liberalizm Ne Demek?

Yeni Ümit İş Makinesi Kursu
Sümerbank Kuruluşu

Sümerbank Kuruluşu

Sümerbank ve Etibank’ın Kuruluşu

Atatürk dönemi devletçilik politikası, ilk önce ülke insanının ihtiyaçlarını karşılamaya yöneliktir. Sümerbank da bu amaca hizmet veren kuruluşlardan biridir. Hem banka olan hem de tekstil üretimi yapan bu kuruluş, Sovyetler’den alınan kredi ile tamamlanmıştır. Sümerbank’ın tesisleri, ekonomik dengenin korunması amacıyla farklı şehirlerde kurulmuştur. Etibank ise yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi ve işlenmesine yönelik sermaye toplanması faaliyetleri için 1935 yılında kurulmuştur.

Denizbank’ın Kuruluşu

Yazımızın başında devletçilik ilkesinin kapsamının geniş olduğundan bahsetmiştik. Bu bağlamda denizcilik anlamında da ülkenin gelişiminin sağlanması için 1938 yılında Denizbank kurulmuştur.

Milli Korunma Kanunu

Devletçi ekonomi politikasının uygulamasını kolaylaştırmak amacıyla 1940 yılında çıkarılan Milli Korunma Kanunu; fiyatların belirlenmesinde, zorunlu çalışmanın uygulanmasında devlet müdahalesine imkân vermektedir. Kanun kapsamında; Petrol Ofisinin, Et ve Balık Kurumunun kurulması kararlaştırılmıştır.

Devletçilik İlkesinin Uygulanmasını Zorunlu Kılan Şartlar

Yukarıda bahsettiğimiz devletçilik uygulamaları, ilk bakışta özel teşebbüsü engelliyor gibi görünse de dönemin koşulları açısından ele alındığında gerekliliği kolayca anlaşılabilir. Topyekûn bir kalkınmanın sağlanması açısından pek çok detay göz önünde bulundurularak hareket edilmiştir. Devletçiliği zorunlu kılan unsurlar şu şekilde sıralanabilir:

  • Özel sektördeki sermaye yetersizliği
  • 1929 Dünya Ekonomik Buhranı
  • Sosyal adaletin gerçekleştirilmesi
  • Tüm bölgelerde eşit kalkınmanın sağlanması

Atatürk Sonrası Devletçilik

Atatürk döneminden sonra da ekonomiye devlet eliyle yapılan ciddi müdahaleler, söz konusu olmuştur. Devletçilik anlamı, Atatürk dönemi ve sonrası için aynı olarak değerlendirilmese de bazı müdahalelerin oldukça ciddi boyutlarda olması yönüyle benzerliklerinden bahsedilebilir. Ekonomik gidişatı iyileştirmek için alınan bazı kararlar, getirilen vergisel yükümlülükler bazı dönemlerde halk için zorlayıcı boyutlara ulaşmıştır.

Varlık Vergisi

Cumhuriyet’in ilk yıllarında ve ardından gelen İkinci Dünya Savaşı döneminde, sermaye sahipleri genellikle yabancılardan oluşmaktadır. Bu durumun dengelenmesi ve yerli sermayenin güçlendirilmesi amacıyla, 1942 yılında Olağanüstü Servet Vergisi adı altında bir vergi uygulanmaya başlanmıştır. Bu verginin en önemli hedefi, savaşı fırsat bilip vergisiz kazançlarla servetine servet katan tüccarlardır. Verginin ödenmemesi halinde malların haczedilmesi, çalışma kamplarına gönderilme gibi cezalar öngörülmüştür.

Toprak Mahsulleri Vergisi

Tarihler 1943’ü gösterdiğinde, Varlık Vergisinin ardından Toprak Mahsulleri Vergisi çıkarılmıştır. Burada amaç; tarımdan aşırı kazanç elde eden çiftçilerin, aşırı güçlenmesini engellemektir. Buna rağmen verginin yükü, küçük arazisinde az bir miktarda üretim yapan çiftçinin üzerine kalmıştır.

24 Ocak Kararları

1980 yılında yaşanan ekonomik sorunlarla baş edebilmek ve karaborsacılık nedeniyle yaşanılan problemleri önlemek için ekonomide devletçilik dışına çıkılması kapsamında değerlendirilebilecek birtakım müdahaleler yapılmıştır. Amaç, ekonomide devletin payının azaltılmasıdır. Bu nedenle tarımda destekleme alımları azaltılmıştır. Bazı sektörler dışında sübvansiyonlar kaldırılmıştır. Yabancı sermayeye, ithalat ve ihracat ile uğraşanlara birtakım kolaylıklar getirilmiştir.

5 Nisan Kararları

Dünden bugüne neredeyse her zaman ekonomik sıkıntılarla boğuşan Türkiye’de, 5 Nisan 1994 yılına gelindiğinde, oldukça sert tedbirlerle ekonomiye müdahale edilmiştir. %38 oranında devalüasyon, kur sisteminde değişiklik, memur maaşlarının bütçede bulunan ödeneğe göre ödenmesi, kamuya alımların durdurulması; alınan kararlardan bazılarıdır. Bu kararlar; ücret karşılığı çalışanların aleyhine, sermaye sahiplerinin ise lehine olmuştur.

İlginizi Çekebilir: Monarşi Nedir?

Günümüzde Devletçilik Ne Şekilde Mümkündür?

Günümüzde tamamen devletçilik ilkesinin uygulanmasının mümkün olduğunu söylemek zordur. Küreselleşen dünya, serbest dolaşım, iletişimin ve ulaşımın daha kolay hale gelmesi; ülkelerin gelişmek için özel teşebbüsü desteklenmesini zaruri kılmaktadır. Her şeyi devlet eliyle yapmak, ekonomik olarak ciddi bir yük anlamı taşır. Bu nedenle özel sektörün desteklenmesi için teşvikler verilebilir. Devlet, ekonomiye sadece gerekli durumlarda müdahalelerde bulunmalıdır. Ekonomik kriz, doğal afet ve olağanüstü hal durumlarında devlet eliyle birtakım düzenlemelerin yapılması kaçınılmazdır.

Ekonomide devletçilik ve özel teşebbüs arasında bir denge kurulması da gerekir. Baskın kesim özel teşebbüs olduğunda, belirli sermaye gruplarının aşırı zenginleşmesi; devlet olduğunda ise özel teşebbüslerin elinin zayıflaması söz konusu olabilir. Türkiye’de eleştirilen özelleştirme uygulamalarının başında; haberleşme, elektrik, doğalgaz gibi temel ihtiyaçların yerli ve yabancı sermayeli şirketlere satılması gelir. Bu tarz hizmetlerin özelleştirilmesi, halkın temel ihtiyaçlara bile yüksek bedeller ödeyerek ulaşabilmesine neden olmuştur.

YAZAR BİLGİSİ
Siyaset bilimi eğitiminin bana kattığı katkıları sizlerle paylaşmaya devam ediyorum.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.