Saklı Cennet Antalya/Kaş!
Maceracı olmak her zaman beni etkileyen bir durum olmuştur. Alıp başımı uzaklara gitmek, gittiğim yerlerde doğanın içinde bir şeyler keşfetmek beni hep mutlu etmiştir. Kısaca mutluluk nedir diye sorsanız; “Alıp başımı hiç görmediğim yerlere gitmek, yeni şeyler keşfetmek” derdim.
Bilgi Teknolojileri alanında çalıştığımız için bedensel olmasa da ruhen aşırı yıpranıyoruz. Anadolu’da şube kurmaya gittiğimiz bir zamanda Gaziantep’in sıcağından sıyrılıp ne yapabiliriz diye düşünmeye başladık. Yaz sıcağı bir yandan bizi bunaltırken diğer yandan da kaçış planları yapmaya başlıyoruz.
Arkadaş grubumuzda bizden daha çok gezen ve bu konuda tecrübeli olan Mahir Bey, bizi Antalya’da bir yere götüreceğini söylüyor ve yollara düşüyoruz. Arabada 4 arkadaşız ve 3 şöför varız. Bu uzun seyahatler için oldukça iyi bir şey fakat arkadaşlardan biri rahatsız, diğeri de şöförlüğü olmadığı için kaldık iki kişi. Gaziantep – Antalya arası Mahir Bey arabayı kullandıktan sonra bundan sonrası rahat diyerek gecenin üçünde arabayı bana teslim etti. Meğer sürpriz bundan sonra başlıyormuş. (e dedim ama yolları biliyor, tecrübeli diye)
Kaş’a ulaşabilmek için tek alternatifimiz eski yolu kullanıyoruz. Bu da torosların zirvesine çıkacağımızı gösteriyor. Tek şerit yol, aşırı virajlı ve önünüze büyük bir araç geldiğinde arkada oluşan kuyruklar… Derken sabah 05:30 gibi zirveye ulaştık. Aracı kenara çekip ormandan gelen kuş seslerine kulak kabartttım. Oldukça etkileyiciydi. Biz şehirlerde kuş seslerini bile metropolleştirdiğimiz için bu güzellikleri görmekten uzak kalıyoruz. En azından 10-15 dakika kadar bu sessizliğin içinden kuşların, börtü böceğin seslerini dinledik. Bu anı kaçırmasınlar diye de herkesi uyandırdım. Tadını aldıktan sonra da yolumuza devam ettik.
Yollar öylesine sessiz ve sakindi ki ruhumuz adeta dinlene dinlene yoluna devam etti. Finike’ye gelmeden yol kenarında meyve satan köylüleri görünce yeniden durduk. Dalından yeni toplanmış taze meyveleri görünce sabahın köründe aklımız başımızdan gitti. Gerçekten çok güzel görünüyorlardı. Neredeyse her meyveden bir miktar aldık. Finike, Demre derken Kaş tabelasını gördük. Kaş küçük ve sessiz bir yer… Fakat eşsiz bir manzaraya sahip!
Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Bir karadeniz çocuğu olarak hep şunu derdim; “Ne buluyorlar bu güney sahillerinde? Antalya’da? Orada 1 ay tatil yapacağına Karadeniz’de 1 hafta tatil evladır”
Büyük lokma ye büyük söz söyleme dedikleri de tam olarak bu oluyor. Gerçekten hayranlık uyandıran güzellikte yerleri görünce bu sözleri söylediğime pişman da oldum.
Kaş tatilimizi hafta sonuna denk getirdik. Yani burada 2 gün boyunca deniz, sessizlik ve doğa ile baş başa olacağız. Çevrede bir kaç otel olsa da burada daha çok apart, daire gibi yerler var. Bizim tuttuğumuz apart oteli aratmıyordu gerçi o açından da ayrıca şanslıydık. Biraz uyuduktan sonra ilk gün 2-3 gibi tekneye bindik ve yakındaki koya vardık. Denizin güzelliği o kadar etkileyiciydi ki, kafanızı suya soktuğunuzda 15-20 metre derinlikte suyun dibini görebiliyorsunuz. 2-3 saat yüzdükten sonra balık yemek üzere tekne ile geri dönüş yapmaya başladık.
İlk gün güzel geçmeliydi! Biz tekne ile yanaştıktan sonra hızlıca inip Kaş’ın içerisinde tur atmaya başladık. Nerede ne var? Kaş’ta nereye gidilir? Nerede yemek yenir? Hediyelik eşyalar nereden alınır? gibi…
Balıkçıların yanından geçerken kılıç balığı gördük ve tadına bakmadığımız için bugün nasipte bu varmış diyerek yeni bir tat denedik. Gerçekten oldukça lezzetliydi. Yemekten sonra yeniden dolaşmaya başladık. Bu sırada bir mekan görevlisi arkadaş da ısrarla “abi yemeğe buraya gelin bekliyoruz” diyor. Biz de bir dolaşalım diyoruz. (Oysa yedik içtik)
Kaş’ın altını üstüne getirip bir kaç eşya almak üzere mağazalardan birine girdik. Hem alacağımız ürünler hakkında bilgi alıyoruz hem de ihtiyaçlarımızı gideriyoruz. Palet, Gözlük vs… Malum maceraya atılalım derken bomboş gelmiş olduk. İhtiyaçlarımızı giderdik, ürünleri tedarik ettik ve dinlenmek üzere apart otelimizin yolunu tuttuk.
Sabah kalkar kalkmaz güzel bir kahvaltı yaptık. Koştura koştura günü birlik tekne ile koyları gezmek için akşamdan konuştuğumuz tekne sahibi ile buluştuk. 10 gibi yaklaşık 15 kişi tekne ile açıldık. Birbirinden güzel koylara yanaştıkça biz paletleri ayağımıza geçirip doğruca pırıl pırıl sulara kendimizi atmaya başladık.
Öylesine güzel zamanlardı ki yeniden gidebilmeyi iple çekiyorum.) 1-2 koya gittikten sonra öğlen yemeğini teknede abimiz eşiyle birlikte pişirmeye başlıyor ve burnumuza güzel kokular gelmeye başladıkça biz de sofranın etrafında toplanmaya başlıyoruz.
Şayet balık seviyorsanız bir de balığı teknede, işin erbabının elinden yemenizi tavsiye ederim. Karnımızı güzelce doyurduktan sonra biraz daha yüzüp başka bir koya doğru devam ediyoruz.
Saat 16:00’a kadar Kaş etrafında yüzülebilecek en güzel koylarda yüzdük, yedik, içtik ve eğlendik. Koylardan birinde dalış eğitimi yapan bir grupla karşılaştık. Hep dalmayı arzu etmişimdir ama nedense bundan biraz çekinirim. Merak ettiğim için yüzerek yanlarına gittim.
Onlar tüple dalarken ben de 1-2 metre suyun altına inerek onları izliyor ve onlarla birlikte keyifleniyorum. Derken az ilerde bir şey dikkatimi çekti. Köpek balığı! Evet bildiğiniz köpek balığı! korkudan ne yapacağımı şaşırdım!
Ben olayın şokunu yaşarken dalgıçlardan biri köpek balığının yanına kadar yüzdü ve sonrasında öğrendim ki taş oyularak köpek balığına benzetilmiş. Bu da benim için farklı bir anı oldu. Dolu dolu geçen koca bir günün ardından acıkmış halde yeniden lokantaların yolunu tuttuk ama bu sefer Kaş içinde değil.
Güzel bir esnaf lokantasının olduğunu duyduğumuz Fethiye’ye gittik. Kaş ile arası 100-110km mesafe var. Fakat yollar aşırı virajlı olduğu için ortalama 1,5 saatte ancak gidebiliyorsunuz. Akşam 8 gibi Fethiye’ye geldik ve esnaf lokantasını bulduk. Gaziantep gibi bir yerden gelince insan daha seçici olmuyor dersem yalan olur. Gaziantep yemekleri gerçekten bambaşka!
Herkes yemeklerini söyledi ve geldikten sonra da güzelce yedik. Merak edenler için Fethiye Sahil Lokantası mekanın adı. Mekan oldukça şirin ve yemekler de bir o kadar lezzetli. Yemek konusunda bizim gibi seçici davranıyorsanız gönül rahatlığıyla gidebilirsiniz. Akşam geç saatte yeniden yorgun halde uyumak için otelimizin yolunu tuttuk.
Bir sonraki gün Kaş etrafındaki gezilecek görülecek yerlere ziyarette bulunduk. Kekova ve Batık Şehire doğru ilerliyoruz. Gördüklerimiz hayranlık uyandırıyor. Zamanında olan depremler sebebiyle buralardaki şehirler artık sular altında kalmış merakınızı cezbediyor olsa da aşırı hayalperest insanlar için basit kalabilir. Yine de görülmesi gereken yerlerden biri!
Yine tekne ile geziyorsunuz. Bir zaman sonra sadece tekneler ile ulaşım sağlanan bir köye geldik. Köyün adı Kaleköy eski adıyla Simena! Köyde el yapımı dondurma yapıldığını ve çok lezzetli olduğunu söylediler. Araya araya dondurmacımızı bulduk.
Burası son durak, bundan sonrası tamamen dönüş oluyor. Dönüşte dalgalı bir deniz bizi bekliyor. Kaş’a varana kadar beşik gibi sallanan teknede uyuyoruz. Tekne Kaş’a geldiğinde yemek için yine bir arayışa girip sonrasında da uyku için odalarımıza çekiliyoruz. Pazartesi işbaşı yapacağımız için Pazar gece yola çıkarak pazartesi işimizin başına dönmeyi planladık. Yani eve bile uğrama imkanımız pek olmadı. Fakat eşsiz bir kısa tatil planı başarıyla sonuçlandı.
Gezilecek Yerler Kategorimizi incelemenizi tavsiye ediyoruz.