Yönetişim Modeli Olarak Kalkınma Ajansları, Yönetişim ve Küreselleşme
Daha çok gelişmiş ülkelerde görülen kalınma ajansları 1950′ li yıllarda başlayarak 1980′ li yıllarda yönetişim anlayışı daha aktif hakim olduğu görülmektedir. Kalınma ajansları bölgesel kalınma açısından önemli bir role sahiptir. Kamu yönetiminin yanında özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının kalkınma ajansları içinde yer alıp aktif katılımları istenmektedir. Kalkınma ajanslarının ülkemizin gündemine AB üyelik süreci ile birlikte girmiştir. Türkiye’ de 2006 yılında yürürlüğe giren 5449 sayılı kanun ile kalkınma ajansları oluşturulmuştur.
Yönetişim Kavramı Nedir?
Yönetişim Nedir? Günümüzdeki anlamıyla ilk kez Dünya Bankası tarafından kullanılan yönetişim kavramı 1981 yılı itibari ile sürekli gündeme gelmeye başlamıştır. Siyasal sistemde bulunan aktörlerin müşterek çabası ile elde edilen neticeler olarak ifade edebileceğimiz yönetişim yönetim kapsamından daha geniş bir yere sahiptir. Yönetişim Kavramı içerisinde devlet, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları yer almakta olup, farklı görevler üstlenmektedirler.
Yönetişimi klasik yönetim anlayışından ayıran en önemli fark, yönetişim sadece kamu mevzuatına bağlı kalmamakta ayrıca kamu yöneticileri dışında da diğer özel kesimlere de yer vermesi olarak görülebilir. Farklı kesimlerden katılımcının olması sorunların çözümünde daha önemli kararlar alınmasına, karşılıklı etkileşime olanak sağlaması ve çoğulculuğa yönelik önemli adımlardır. Yönetişim anlayışında sadece kamu otoritesinin sorumluluğu değil diğer katılımcıların sorumluluğu da mevcuttur.
Yönetişim Türleri
Yönetişim, klasik kamu yönetimi anlayışının dışında daha farklı bir anlayışı ifade eden yönetişim farklı disiplinlerde farklı kullanılan bir kavramdır. Siyasi yönetişim, idari yönetişim bunlardan bir kaçıdır.
Diğer yönetişim türleri;
1- Küresel Yönetişim:
İnsanlar ürün ve hizmeti tüketen olarak özel sektörde, yalnızca kendilerine sunulanı değil, gerçek seçim haklarını isterler. Toplum içerisinde kaybolmayı değil, birey olmalarını öne çıkarırlar. Kitleyle birlikte erimeyi değil, kendine has tercihler oluşturmaya yönelik beslemekte, bunun neticesinde hem ulusal plânda, hem de dünya ölçeğinde yönetim, yerini karşılıklı etkileşime yönelik yönetişim kavramına bırakmaktadır.
2- Kamu Yönetişim:
Yönetişim kavramı tek yönlü nedensellik ilişkilerini değil, çok yönlü etkileşimleri ifade eder. Yönetişim toplumdaki kamu sektörünün ve sivil toplum örgütlerinin, bireylerin ve özel kuruluşların, yönetime ilişkin tutum ve davranışları biçiminde tanımlanabilir.
3- İyi Yönetişim
Kamu yönetim anlayışının yeniden ele almak olarak ifade edebileceğimiz iyi yönetim anlayışında siyasi gücün nasıl kullanılacağının altında düşüncesi yatar. Kamu kurumlarının kullanımı, işleyişi, hukuk sistemi ve hesap verebilir düzeninin etkin bir biçimde uygulanması için gerekli olan tüm aşamalar iyi yönetişimin faaliyet alanı olarak karşımıza çıkar.
İyi Yönetişimin Unsurları
- Şeffaflık
- Hesap Verebilirlik
- Katılım
- Cevap Verebilirlik
- Hukukun Üstünlüğü
- Etkinlik
- Eşitlik
- Stratejik Vizyon
Yönetişim Eksenli Bir Yapılanma: Kalkınma Ajansları
Günümüzde yaşanan en önemli değişimlerden birisi ‘küreselleşme’dir. Küreselleşme ile birlikte yönetim anlayışının uygulama türlerinden birisi olan kalkınma ajansları merkezi yöneyimden çok yerel aktörlerin önce olduğu anlayışını benimsemektedir. Kalkınma ajansları yerel ve bölgesel alanda tüm talepleri karşılayacak, parasal garanti verecek ve çözüm arayışına yönelecek bir anlayış olarak ortaya çıkmıştır.
Kalkınma ajansları, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere gibi Anglo Sakson ülkelerinde Fordist üretim tarzının hakim olduğu dönemlerde ortaya çıkan ajanslar daha sonraları Avrupa Birliği ülkelerinde farklı sahalar da baş göstermeye başlamıştır. Kalkınma Ajansların ortak hedefi bölgesel ve yerel düzeyde kalkınmaya olumlu katkı sağlamak olarak görülmektedir. Ülkeden ülkeye farklılık gösteren kalkınma ajanslarını birkaç başlık altında toplayabiliriz.
- Merkezi hükümet tarafından kurulan
- Yerel yönetimler tarafından kurulan
- Yerel ve bölgesel yönetimler tarafından kurulan
- Kamu-Özel kesim ortaklığıyla kurulan
Türkiye’de Kalkınma Ajanslarının Kurulması
Türkiye’ de bölgesel kalkınmada hızlı ve dengeli bir biçimde devamlı bir arayış olmuştur. Bu çalışmalar Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Doğu Anadolu Projesi (DAP) ve Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) gibi çalışmalar bölgesel kalkınma projeleri arasında en dikkat çekici olanlardandır.
Türkiye’ de bölgesel kalkınma politikaları açısından bir takım girişimler olmuş olsa da asıl bölgesel politikalar 1960 yıllarından itibaren kalkınma planlarının gündeme gelmesi mümkün olmuştur. Bölgesel kalkınma planlarından hedeflenen bölgeler arasında ki gelişmişlik farkının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bölgesel kalkınma planlarının beklenen etkinliği sağlayamamasından dolayı 1990′ lı yıllarda bölgesel kalkınma ajanslarının kurulmasını zorunlu hale gelmiştir. Yasalarla ajanslar gerek yurtiçi gerekse Avrupa Birliği uyum sürecine yönelik çalışmaların hız kazandırmak amacıyla görevlendirilmişlerdir. Bu anlamda kurulan ilk ajans Devlet Planlama Teşkilatı kısa adıyla DPT’dir.
Türkiye’ deki Kalkınma Ajansı Modeli ve Kuruluşu
Ülkemizde Bölgesel Kalkınma Ajanslarına ilişkin yapısal ve işlevsel özellikleri 5449 Sayılı Kanunda belirtilmiştir. 5449 sayılı kanun 1. Bölümde kalkınma ajanslarının kuruluş ve genel koordinasyonu hakkında düzenlemelerini, ikinci bölümde görev ve yetkileri, üçüncü bölümde teşkilatın yapısı ve dördüncü bölümde personel, bütçe ve denetim konularını, son bölüm olan beşinci bölümde ise çeşitli hükümler düzenlemiştir.
Kalkınma Ajanslarının Yönetsel Yapısı
Kalkınma ajansları bünyesinde, kalkınma, yönetim, genel sekreterlik ve yatırım destek bölümlerini barındırmaktadır. Kalkınma kurulu kamu kurum ve kuruluş temsilcileri ile özel ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşmaktadır. Kalkınma ajansları bir ilden oluşabileceği gibi birden fazla ilden de oluşabilmesine olanak sağlanmıştır. Tek ilden oluşan bölgelerde özel ve sivil toplum kuruluşlarına yer verilirken birden fazla ilden oluşan bölgelerde ise özel ve sivil yapılanmaların temsilcilerine izin verilmemektedir. Kalkınma ajanslarının yönetim kurulunun başkanlığını valiler yaparken belediye başkanları ise, il genel meclis başkanları da yönetim içinde yer almaktadırlar. Üniversite temsilcilerinin yer almaması ise düşündürücü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kalkınma Ajanslarının Finansman Kaynakları
Kalkınma ajanslarının gelir kaynakları Kanunun 19 maddesi kalkınma ajanslarının gelir kaynaklarını açıklarken ilk olarak merkezi yönetimden aktarılan kaynaklardan bahsetmektedir. Diğer kaynaklar arasında Avrupa Birliği ve diğer uluslararası fonlar, meslek ve yerel yönetim kuruluşlarından aktarılacak fonlar yer almaktadır.
Kalkınma Ajanslarının Denetimi
Kalkınma ajanslarına aktarılacak bütçe Devlet planlama Teşkilatının görüşü alındıktan sonra onaylanmaktadır. Denetim konusunda ise Kalkınma Ajanslarında iç denetim ve dış denetim olarak iki farklı denetim söz konusudur. İç ve dış denetimin yapıldığını geleneksel denetimin yanı sıra performans denetimini de kapsayan iç denetimin yönetim kurulu başkanı vali, genel sekreter ve bir iç denetçi tarafından yapıldığını görülmektedir. Dış denetim yetkisi ise geleneksel kamu yönetimi anlayışından çok farklı olarak bağımsız özel denetim kuruluşlarına bırakılmıştır.
Küreselleşmeyi Tanımlama Zorluğu
Küreselleşme kavramının tanımını yapmak için tarihsel seyri iyi analiz etmek gerekir.. Küreselleşme kavramı 1990’lı yıllarından itibaren tartışılmaya başlanan kavram kısaca karşılıklı ilişkilerin artmasını ifade etmektedir. Küreselleşmenin ilk dalgası 1870-1914 yılları arasında, ikinci dalgası 1945′ ten sonra ve üçüncü dalga ise liberalleşmiş mali piyasaları ve uluslararası işbölümünün hakim olduğu 80 sonrasındaki gelişmeler göstermektedir.
Küreselleşmenin Nedenleri
Küreselleşmenin ana nedenleri 1980′ lerden sonra ortaya çıkan üçüncü dalgada görebilir. Bunlar sırasıyla, Liberal iktisat ve toplum düzeni, sanayiden bilgiye dayalı değişim, dünyada yoğun nüfus artışı, ulaşım ve iletişim olarak görülebilir.
Küreselleşme Sürecinin Etkileri
Küreselleşmenin üç önemli etkisinden söz edebiliriz. Bu etkiler “ekonomik”, “kültürel” ve “siyasal-yönetsel” etkiler olarak sıralanabilir.
Küreselleşmenin Ekonomik Etkileri
- Uluslar-ötesi ilişkilerin ve iktisadi ağların artması
- Tekil devletlerin sınırlarını aşan mal ve hizmet piyasalarının birlikte büyümesi
- Uluslararası sermaye akımları
- Ticaret engellerinin sürekli olarak kaldırılması
- Taşımacılıkta ulaşım maliyetinin düşmesi
- Kar amacı
Küreselleşmenin Kültürel Etkileri
Küreselleşmeyi toplum açısından değerlendirecek olursak kaybedenler ve kazananlar olarak iki taraflı resim olarak ulamamız mümkündür. Küreselleşmeyle beraber çok kültürlü şehirlerde yeni alışkanlıklar, yeme-içme kültürleri, giyim-kuşam kültürleri gibi buna benzer belli oranda değişikliğe uğramaktadır. Bu açıdan bakıldığında yerel kültürlerin kaybolması, yeni kültüre uyum sürecinin sağlanması doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkar.
Küreselleşmenin Kamusal Alana İlişkin Sonuçları
Küreselleşmenin “modernite” üzerinde yoğun etkisi bulunan küreselleşme, bütün kurumlara karşı kendisini önemli bir biçimde ağırlığını hissettirmiştir. Bu durumu siyasal düzenin egemenlik, özerklik ve demokrasi olmak üzere üç farklı görüşü ele alarak açıklamayabiliriz.
Küreselleşmenin Yerel Düzeye İlişkin Etkileri
Küreselleşmenin kentler/yerel yönetimler üzerindeki etkileri diğer farklı alanlara göre daha fazladır. İletişim Teknolojisinde önemli gelişmelere paralel olarak merkezi yönetim ve yerel yönetim arasındaki ilişkileri etkilemektedir. Diğer bir yandan merkez ile yerel yönetim arasında yetki paylaşımını zorunlu bir hale gelmektedir.
Kalkınma ajansları ve küreselleşme hakkında okuduğunuz yazı için teşekkür ederiz. Ayrıca Problem Çözme Stratejileri yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.